Türk siyasetçi ve hukukçu Ali Özgündüz, İran İslam Cumhuriyeti ve İsrail arasındaki savaş sonrası gelişmeler ile ilgili Havza Haber Ajansı Türkçe Servisi'nin sorularını yanıtladı. İsrail'in bölgedeki saldırgan tutumunun Türkiye'yi de rahatsız ettiğini söyleyen Özgündüz Suriye'de özelikle İsrail'in YPG üzerinden Türkiye aleyhine oluşturacağı tehdide dikkat çekti.
Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İran İslam Cumhuriyeti ile İsrail ve ABD arasında son on iki günlük savaşa ilişkin değerlendirmeniz nedir?
İran İslam Cumhuriyeti, İsrail diye bir devleti tanımamakta ve çeşitli seviyede devlet yetkililerinin İsrail'i yok edeceklerine yönelik açıklamaları İsrail açısından varlığına yönelik İran'dan kaynaklı ciddi bir tehdit olarak görüldüğü için, İsrail aslında yıllardır, İran ve İran tarafından desteklenen gruplarla çatışma halindeydi.
Lübnan'da, Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de, Kızıl Deniz'de, Körfez'de yıllardır devam eden çatışmaların en son yansıması bu 12 günlük savaş oldu.
İsrail ve onun patronu olan ABD tarafından ahtapota benzettikleri 'İran'ın Akdeniz'e, Kızıldeniz'e, Körfez'e ve hatta Afrika'ya kadar uzanan kollarını keseceklerini ve en son ahtapotun başı olan İran'a yöneleceklerini' zaten söylüyorlardı. ABD başında itibaren İsrail'e her türlü askeri, istihbarat ve mali desteği vererek İsrail'i İran'a saldırıya cesaretlendirmiş ve en son olarak da stratejik bombardıman uçaklarıyla İran'ın nükleer tesislerine bizzat saldırı gerçekleştirmiştir. Bu anlamda ABD ile İran doğrudan çatışmaya girdiler. Sonunda ateşkes de İran ile İsrail'in patronu ABD arasında oldu aslında. Henüz çatışma dondurulmuş olsa da bu, savaşın sona erdiği söylenemez. İran'la ABD arasında ve dolayısıyla İsrail arasında anlaşma sağlanmadan savaş bitmiş sayılmaz...
Bu savaşın Türkiye'deki yansımaları nasıl oldu? Gerilim devam ederse Türkiye'nin tavrının ne olabileceği konusunda neler söylersiniz?
Bu savaş sırasında başlangıçta Türk medyası kararsız kalsa da İsrail'in Gazze'de yaptıkları soykırımdan kaynaklı tepki nedeniyle İran'a dönük bir destek oluştuğu kanaatindeyim. Ayrıca hükümet ve bütün siyasi partilerin de İsrail'e karşı tavır almaları medyanın da İran lehine yayınlar yapmasına katkı sağlamıştır. Savaşın başından itibaren Türkiye'de gerek hükümet gerekse muhalefet hep birlikte İsrail'in saldırganlığını kınamış, İran'ın toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine vurgu yapılmış ve hatta Sn. Bahçeli, "Tahran'a atılan bombaların Ankara'ya etkisi vardır" diyerek tehlikeye dikkat çekmiş, İsrail'in saldırılarının karşısında yer almıştır.
İsrail'in bölgedeki saldırgan, kaos çıkarmaya dönük tutumu Türkiye'yi rahatsız etmekte ve İsrail'in özellikle Suriye ve oradaki YPG üzerinden ülkemiz aleyhine faaliyetleri olacağı endişesi nedeniyle İran İsrail arasındaki gerginlikte İran'a yakın politika izleyeceğini düşünüyorum. Türkiye elbette Batı kulübünün bir üyesi olarak, İran ile arasında arabuluculuk rolüne istekli olacaktır.
Peki son olarak bu olaylar sonrası iki ülke ilişkilerinin geleceğine dair neler söylersiniz?
İslam dünyası için önemli iki büyük ülke İran ile Türkiye'nin samimi, başka hesap yapmadan ve birbirinin içişlerine, rejimine karışmadan işbirliği yapmaları hem iki ülkenin hem de bölgenin menfaatine olacaktır.
Bu iki ülkenin birbirlerine karşı hasmane tutumları ise emperyalist ve siyonist güçlerin iştahını kabartarak üniter yapılarının bozulmasına dönük planları devreye sokacaktır.
"Türkiye bölünür ise İran bölünür, İran bölünür ise Türkiye bölünür" düşüncesini her iki ülke yöneticilerinin de iyice içselleştirmeleri ve bütün stratejilerini buna göre oluşturmaları hayatı önemdedir.
yorumunuz